TÜRKİYE CUMHURİYETİ‘NE VE ALMANYA FEDERAL CUMHURİYETİ‘NE AÇIK MEKTUP


tgsh.gif Demokratik ilkeler gereğince, insanların ifade, fikir, basın ve toplantı özgürlükleri her yerde yasalarca teminat altına alınmalı ve geçerli olmalıdır. Bu prensip, kuşkusuz Türkiye'den hükümet yetkililerinin Almanya'da yapacakları toplantılar için de geçerlidir.

Fakat Türkiye'deki hükümet yetkililerinin birincil görevi, kendi partisinin seçmeni olsun olmasın, vatandaşlarının yaşadıkları ülkelerde mutlu ve uyumlu yaşamalarını sağlayacak şartları yaratacak çalışmalar yapmaktır.

Türkiye'deki iktidarın öncelikli görevi Türkiye'de demokrasi ve özgürlükleri teminat altına alarak bir hukuk devletine uygun hareket etmektir. Oysa anayasa referandumu çerçevesinde insanların vereceği "evet" veya "hayır" oylara göre seçim çalışmalarının olup olmayacağına karar veren, kişileri tercihlerine göre sıfatlandırarak "hayır" diyecek olanlara "terörist ve hain" yaftası vuran ve ona göre toplantı, yürüyüş ve ifade özgürlüğünü keyfince kısıtlayan hükümetin, başka ülkelere toplantı ve ifade hürriyeti çerçevesinde ağır eleştiriler yönetmesi trajikomik ve oldukça samimiyetsiz bir yaklaşımdır.

Diplomatik dil ve geleneği bir yana bırakarak agresif bir tutumla üç milyon insanımızın yaşadığı Almanya'ya saldırmak, sadece iki ülke arasında büyük önem arz eden ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkilere büyük darbe vurmakla kalmamakta, aynı zamanda burada yaşayan Türk toplumunun geleceğinin ateşe atılmasına sebep olmaktadır. Sert ve mesnetsiz bir dil kullanılarak iftira ve tehdit içerikli gerginlik politikalarının ceremesi burada yaşayan Türklere çıkarılmakta, sonuç olarak bu toplum büyük zorluklar içinde kendi kaderleri ile başbaşa bırakılmaktadırlar. Böylece yüz binlerce yurttaşımız okullarında, iş yerlerinde, sosyal ve kültürel ortamlarda bu yanlış politikanın bedelini ödemek zorunda bırakılmaktadır. Türk toplumunun, Almanya'da son 65 yılda gerçekleştirdiği siyasi, sosyokültürel ve ekonomik kazanımları zarar görmektedir. Türkiye'de yürütülmekte olan ayrıştırma politikası yetmezmiş gibi, ne yazık ki Almanya’da da insanlarımızı kendi aralarında birbirine düşüren, çoğunluk toplumu ile bizler arasında inşa edilmeye çalışılan karşılıklı hoşgörü ve barış ortamını zedeleyen bir seçim kampanyası yürütülmektedir. Hiçbir siyasetçi, bu köklü ilişkileri sarsmaya, Almanya'da yaşayan üç milyon insanın sırtından ve onların geleceğini riske etme pahasına iç kamuoyuna ve referandum oylamasına yönelik popülist politikalar üretmeye kalkışmamalıdır. Günü kurtarmak için, Almanya'da yaşayan bizlerin geleceği karartılmamalıdır.

Bu sebeple Almanya’daki Türk toplumunu, toplumsal ayrıştırmaya gitmeden demokratik değerler ortak paydasında birleşmeye ve tartışmaları olgunluk içerisinde yaparak, Almanya’daki ortak hedeflerimizi gözden çıkarmama konusunda özen göstermeye çağırıyoruz. Bütün bu kaygı veren gelişmelere rağmen, Alman hükümetinin provakasyona gelmemesini ve soğukkanlılıkla konuya yaklaşmasını talep ediyoruz. Alman vatandaşlarından ise, burada yaşayan Türk kökenlilere karşı ötekileştirici bir dilden ve toplumsal gruplar hakkında genelleştirici önyargılardan uzak durmalarını istiyoruz.



Almanya Türk Toplumu Yönetim Kurulu